30 Nisan 2010 Cuma

Kitap

Kitap okumasını bugün bitirdim. Dün gece uykum vardı, fazla okuyamadım. Bugün yolda, otobüs ile gidiş ve dönüşte bol bol okudum. 83. sayfaya geldim.



Roman ilerledikçe daha albenili oldu. Sonunu daha bir merak etmeye başladım...

Amacım zaten Tom Ford'un nasıl bir uayrlama senaryo yaptığını irdelemekti. Yazarın uslubu biraz daha gerçekçi. Ama bir o kadar da eşcinselliği istediği gibi açığa vuramama durumu var.



Akşam eve dönünce okumaya devam ettim ve merakla beklediğim sona ulaştım. 144 sayfa bitti. Kitabı okuyup, bitirdim...

Yer yer bire bir filmdeki sahneleri tekrar yaşadım.



Kısaca filmin daha güzel olduğunu, konseptin, dönem tasvirinin, elbiseler, makyaj, kamera görüntülerinin, anlatım şeklinin, karakter seçiminin -ki özellikle oyunculukta büyük etkisi var- çok başarılı olduğunu ve Tom Ford'un yarattığı o görsel hava, sepya tonları ile George'un kendini bıraktığı zamanlarda renklerin canlanması kısımları; Tom Ford'a sapka çıkarttırıyor. Zira oldukça titiz, dikkatli, duygusal ve albenisi olan bir sonuç izliyorsunuz.



Onun dışında kitap ile çok benzerlikler var. Hatta %80 kitap ile aynı diyebilirim.

Sadece Tom Ford'un filmi daha albenili, daha kolay anlaşılabilir, daha duygulu ve daha eşcinsel.

Kitap yazarı, daha çok kapağındaki o yaşlı adama benzer bir portreyi anlatmış. George'cu, Charley'i, Jim'i, Lois ve Kenny'yi yaratmak başlı başına bir olay zaten. Onları bir model, manken gibi işlemiş Tom Ford. Özellikle Kenny'nin mavi gözleri, pürüssüz genç teni, yanakları, düz yaka kaşmir kazağı, daracacık blue jean'i, Lois'in umursamaz sigara içişi, sarı saçları ve dümdüz eye liner'ı, Colin'in siyah gözlükleri, Tom Ford elbisesi, Charley'in avangard saç modeli, makyajı, gülüşü, alkolikliği, Jim'in herkesi hayran bırakan yüzü, gözleri, çene-burun-dudak kısmı, o baktığınız siyah beyaz fotoğrafı, ve en çok ta beni etikileyen Tom'unda yaşlı bir partner ile beraber olması sayesinde; deneyimlerinden faydalanarak belki, filmde sadakati çok güzel işlemiş. Öyle kondurmuş ki, diyecek söz yok!



Bir başka şaheser de müzikler. Filmin müzikleri o kadar uyumlu ki, onlar olmasa film %50 eksik kalır. Cidden. Tanıtımını sesi olmadan izleyin bir; bir de sesi ile izleyin. Hangisi içinize işliyor?



Herhangi bir cinsel unsur görmeden de gayet erotik olabilen, romans içeren bir film. Gene de R dereceli.



Hadi burda ilkin fragmanı izlediğimde edindiğim yanlış anlamayı da aktarayım...

İleri yaşlarda bir erkek var. Karısı ölünce ya da daha genç zamanlarda yaşadığı eşcinsel aşkı hatırlayıp, aslında eşcinsel olduğunu tekrar ortaya çıkartıyor. Son bir gününde bunlar olup bitiyor ya da karısı bunu öğrenince boşanıyor filan diye düşünmüştüm. Oysa hiç böyle bir şey yok... Filmi izledikçe zaten tüm bunlar patır patır dökülüp gittiler ve ben müzikler bitmeden filmin sonuna kadar salondan ayrılmadım. Büyülenmiştim belki, hiç çıkasım gelmedi.



Filmin finaline çok şaşırsam da, daha sonra "gerçek bu aslında" demeden edemedim.

Hala da inanabilmiş değilim, keşke öyle olmasaydı diyorum ama güzel bir sadakat oldu, güzel bir bütün, aitlik...

Aşkın onurlandırılması... Yükseltilmesi...



Sonra öğrendim ki Tom Ford'ta böyle bir son istiyor...



Uzun süredir düşünüyorum, film müziklerini dinledim, kitabını da okudum; benim imkanları olsaydı ben böyle şahane bir yaratım yapabilir miydim? Bu hikaye herkese açık aslında, herkes alıp sinemaya uyarlayabilir. Ama o büyüyü verebilir miydim? Gülümseyerek cevabım tabii ki hayır!



A Beautiful Mind filmini başka biri çekse, Ron Howard kadar etkileyici olur muydu; o görsellik, o ikilem, o mafya durumları; hiç sanmam...



Ben A Single Man'ı 2009'un en başarılı fimlerinden biri seçtim bile. Bir liste yapar mıyım bilmem ama o özel filmlerden biri olacak benim için.



Not: İlk kez film başlamadan önce sinemada iPod nano'm ile reklamlardan bir bölüm kaydettim. Maksadım Toyota'nın Vega'dan Deniz'in söylediği şarkılı reklamı çıkınca kaydetmek ve o güzel jingle'lı sonra dinleyebilmekti; ama o reklma çıkmadı. Sonra sinema sesi nasıl kaydolacak, rastgele bir reklma kaydettm.. Malum Cinebonus'larda reklamlar çok uzun. Sonradan fark ettim ki, kaydettiğim şey bir moda reklamı... Fabrika 2010 Yaz koleksiyon tanıtımı. Maalesef H.264 vidyo desteği olmadığı için Blogger eklemedi vidyomu...

Blade Runner 2049

yazıyı buraya yazma: 14 Mayıs 2018. / son düzeltme: 29 Mayıs 2018. Uyarı: -- Yazı sonunda küfür var. -- Sürpriz bozucu detay, sanırım yo...