Pazartesi gecesi 21:30-01:30 arası filmi izledim... Tanrım ne yorucu, ne klişe bir film... Rezalet.
Terminatör 2, Aliens'ten tut ta, Prenses Mononoke'den, Goliraz'ın Feel Good Inc. vidyosu, daha ne saysam ki, Matrix'ten... bir çok filmden esinlenme var. Bildik modern bir Pocahantas hikayesi... 3 Boyutunu seveyim, çığır mığır açtığı da koca bir yalan...
Kendime geleyim, anlatacağım olan, biteni...
Tavsiyem; izlerseniz pişman olursunuz.
19:37, 30 Aralık 2009 //
İş yorgunluğundan fırsatım olmuyor ama Avatar hakkında ufak ufak yazmak istiyorum. Zira yazmadıkça içimi kemiriyor... Öncelikle bu filmi Oscar için nasıl değerlendirileceğini merak ediyorum. Cidden.
Bir kere filmin üç boyutlu hali yüzde doksan gibi bir oranda üç boyutlu izleniyor. Şimdiye kadar izlediğim en uzun üç boyutlu yapım. Öyle ara ara üç boyutlu sahne yok yani. Bir de dram tarzında bir film.
İkincisi, 10 dalda olacağı için bu yıl, bir de kaliteli film kıtlığından faydalanıp En iyi Film adayı olabilir. Keşke olmasa ama Altın Küre'de oldu...
Üçüncüsü benim tahminim, sadece En iyi Ses Kurgusu/Miksajı dalında ödül alabilir. Görsel efekti o kadar çok ki, tüm renkleri kullanıp, renkli resim yaptım demek ki bir şey bu... Yani bilemiyorum...
Senaryo tabiri caiz ise boktan. Jack Sully rolü, hali ile aptal bir özenti. Ezik, ezik ötesi bir tip. Sakat olmasına lafım yok, yanlış anlaşılmasın.
En beğendim şey Sigourney Weaver idi. Oyunculuğu ile yetip artıyor. Aliens ile baş tacım olduğundan, burda bile saygıyla kendini izlettiriyor. Yalnız Avatar hali bana, çok basit bir kedi kadın portresi gibi benzedi.Yüzünü, kendi haline benzetmişler; yanakları, dudakları ve gözlerini.
Rambo gibi şişkin Albay bilmem ne, kafasında T-rex tırmalaması gibi izi var, sinir bozucuydu. Fazla Amerikalı, fazla kenfini beğenmiş, fazla şiş, fazla da fazla yani...
Sonra, ekibin başı olan, golf oynayan kuş beyinli de tam boğazı sıkılacak tiplerden. Bunları toptan ..., neyse ağzımı bozmayayım.
Dediğim gibi filmi izlerken hep bu burdan, şu şurdan diye düşünmeden edemedim. Jurassic Park'tan tutunda, Alien'e, Star Wars Bölüm 4'ten, deniz altı belgeseline, Yüzüklerin Efendisi'ne kadar bir çok filmden alıntı geldi hep aklıma. Ana tema olarak ta ormanı, dünyayı yok etmesini daha 1997 de bahseden Prenses Mononoke ile aynı olması iyice heyecanımı kaçırdı. Hakkında detaylı hiçbir şey okumadım, izlemedim. Sadece başkasından duyacağıma, merak edip gittim izledim Avatar'ı...
Yönetmenlik kısmına gelince, hiç beğenmedim ve gene fırsattan istifade bunda da aday olursa, şaşırmam.
Oyuncu, oyuncu yok zaten. Hemsi kofti, bir kaç rol hariç.
Na'vi olan kız güzel. Yani rolü iyi oynuyor. Erkekten daha iyi. Ama adı Rose değil, hayret!
Transformers 2 kadar salak olmasa da, gene salak bir bir film bu.
Helikopter kullan kız, Cameron'un asi, seksi, inatçı, aykırı rollerinden biri ve bunu oynayan kızda başarılı. Malum bu tür roller de, kurban oluyor...
Dokunulduğunda helikopter pervanesi gibi dönüp, ışık saçan canlı/uçan şey güzeldi.
Spagetti gibi yayılıp, ışık saçan şeyler vardır ya, ona benzer kutsal ağaç vardı. Tiksinçti tabii. Nefret ediyorum zaten o tür ışık saçan şeylerden de..
Sonra Na'vi dili diye gizemli olamayan ama karşılıklı konuşma anlarında İngilizce'nin yanında bok gibi durduğu garip bir dil. Genelde yılan tıslamısı gibi seslere benziyor.
Birde uçan maksu turko gibi bir şey vardı, ikinci yarıda o da dahil olunca, artık klişenin tavan yaptığı anlarda, e yok artık dedik. İkinci yarı daha kötü tabii. İyice bunalıyorsun.
Kısa ve öz, Avatar cidden bu senenin sabun köpüğü. Issız Adam gibi bir şey.
En çokta yazarların yorumunu merak ediyorum. Atilla Dorsay'ınkini bilhassa. Filmi anlayabilecek mi, uyuyup kalmış mıdır yoksa... Gerçi The Dark Knight'ı az çok çok eleştirip, beğenmişti ama...
Aklıma geldikçe yazarım gene...
Blade Runner 2049
yazıyı buraya yazma: 14 Mayıs 2018. / son düzeltme: 29 Mayıs 2018. Uyarı: -- Yazı sonunda küfür var. -- Sürpriz bozucu detay, sanırım yo...
-
Uzun bir aradan sonra özlediğim Şebnem Ferah geri dönmüş. Kısa ve öz anlatım, yerinde yorum. Her zamanki gibi titiz bir çalışma ve albüm o...
-
Tavuk sote yedik. Çok yağlıydı... Altın Küre ödülleri Avatar'a gitmiş, bari Oscar'lr gitmese... Hayatım izlediğim en klişe film! Nas...
-
Çarşamba: kızarmış patetes üzerine kaşar serpiştirilmiş şeklindeki yemeği (!) yedik. onlara göre "kaşarlı patates" yemeğiydi bu. Ç...