Bu film paranoyanın insanı nasıl cinnet geçirteceğine kadar götürüp, bir aile faciasına neden olması ile sonuçlanıyor. Biten evliliği bir türlü kabullenemeyen takıntılı baba, fişi çekiyor.
İsmi ile dalga geçer gibi, "Mükemmel Bir Gün" aslında acıdan, ızdıraptan ibaret bir günü, gelen günü bize sunuyor. Öyle sunuyor ki, zamanla kesişen kişiler ve yollar, ikili (ki genelede aynı cinsin) ilişkiler; sanki bir erkek bir kadın yürüyormuş gibi. Hele tarot falı bakan Anaanne'li sahneye hala çok gülüyorum. İnsan bazen görmek için şok yaşamalı diyorum.
Artık Ferzan Özpetek sinemasını sev(e)miyorum. Neden mi, zira Cahil Periler'e kadar koruduğu gizemli eşcinsel kimliğini, bu filmden sonra ifşa etti. Ve bu zamana kadar bu cinse yakınlaşıp, çok güzel anlatım yapan bir Pedro Almodovar vardı, bir de kendisi. Ama Saturno Contro'yu izledikten sonra (ki ordaki vurdumduymaz Roberta'ya aşık olmuştum), onun filmlerinde gördüğüm eşcinsel karakterler bana artık zorlama gibi gelmeye başladı. Belki her filminde buna benzer bir konu işlediği içindir (Kutsal Yürek ve Mükemmel Bir Gün hariç).
İsabella Ferrari, taş gibi kadın. Modern Dünyanın acıların kadını rolünü de gayet iyi oynuyor. Gerçekten insana ilham ve yaşama enerjisi aşılıyor. Ferzan Özpetek'te bunu yansıtmayı çok iyi başarıyor. Oyuncu seçimi, mekan seçimi çok başarılı. En büyük başarısı da buradan geliyor Ferzan Özpetek'in zaten.
Kitabını okumadım ama, film iç karartıcı, kabul edilmemeci bir tarz ile bitiyor. Biraz Gasper Noe gibi "Noir" ve biraz da bire bir "Real".
3 yıldız.