Daha Oscar mevsimi başlamadan Mo'Nique'nin ödül alacağını okumuştum umur'dan. Sonunda bugün filmi izledim. Listemde de 2 numara yerleştirdim... Keşke böyle güzel filmler daha çok olsa...
Precious bu yıla damgasını vurdu; bağımsız bir film ve tanıtıcıları sayesinde iyi bir lobi yapıldı. İyi pazarlandı.
Lee Daniels tamamen bağımsız bir bakışla filmi yorumlamadan alın size "böyle oldu, bundan dolayı..." anlatımı ile çpk iyi bir yönetmelik çıkarmış. Bir kaç kusuru var, bu sene moda galiba bu, Avatar'da gördüm ilkin, sonra başka bir filmde, şimdi de bunda; ben bir sahne anlatılırken; izlediğim kişi konuşurken, ona doğru kameranın yakınlaşıp, uzaklaşmasını çok kötü buluyorum. Bu benim için cidden o an, o anlatımdan kopmama, kamera hareketine dikkat etmeme neden oluyor. Mo'Nique'in son sahnelerinde bu vardı.
Mo'Nique cidden filmin lokomotifi gibi. Olduğu her sahnede döktürüyor. Bir kadının acısını, aşağılanmasını, nefretini ve sinirini bu kadar güzel oynayabilir. Kaldığı o aciz durum inanılmaz bir seyir sunuyor size. Ve o aşğılanmış nefetini kızına karşı kullandığı şiddet sayesinde müthiş oynuyor. Bİr katili adamı oldurürken gözünü kırpmaması kadar cesur; acımasız; fütürsüz. Fütürsüz çünkü acısı büyük! Bu byük boşluk elbette bir şekilde kapatılmalı.
Gaby, şimdi aklıma geldikçe Yeşil Yol'daki Clarke Duncan'a benzettim onu, inanılmaz sevdim. Hiç sevgi görmemesine rağmen, "olsun tanrı bugün yeni bir yaratmış, bugün daha iyi olacaktır" umudunu hiç kaybetmiyor. İtiliyor, kakılıyor. Ama o yılmıyor. O ince çizgide, o kötülüğün içinde olumlu bir nefete yaratıp, kendini geliştiriyor. Okumaya başlıyor. Bunca zamandır gizlediği, okuma yazma bilmemesini
ki büyük bir travma aslında, kendini, tecavüze uğrayışını, 2 kere ve babası tarafından ve annesi de bunu biliyor, susuyor. O zaman kadar suskunluğunu yeni tanıştığı Each One, Teach One alternatif okulunda bozuyor. bozmak zorunda kalıyor. Çünkü orada o müthiş kadın, Blu Rain onları her gün yazmaya teşvik ediyor. Bugün iyi mi hissettin, yaz; kötümü hissediyorsun yaz... Böylelikle bir şeyler öğrenmeye başlıyor Precious. Hergün duvarındaki astığı o ünlüler gibi şık olabileceğini düşlediği zamanlardan daha çok ayakları yere basıyor. Kendini savunabilecek, çünkü okuma yazma biliyor. Güncel şeyleri biliyor. Akademi üyesi olsam, Sandra'nın filmini görmedim ama şimdi ye kadar Gaby'ye oyumu verirdim. Gaby'nin hayal dünyası yaşadığıyla bambaşka, zıt. O birisi onu aşağılarken, dövülürken, aslında kendini bambaşka bir dünyada buluyor. Orada herkesona hayran, herkes onu seviyor, sevdiği adam yanında, sevdiği şeyler yanında, ama birden gerçek dünyaya merhaba.
Lenny'ya bende bayıldım. Çok cool'du. Mariah ise bir sürürge sürtüğü gibiydi. O peruğu ünsan hiç mi taramaz! o 80 yılla özgü ceket çok emanet duruyordu üzerinde. Ama en azından star olmadığı biraz olsun anlaşılıyordu. Bu kez daha iyi rol yapmış. O alışkın olduğumuz, Oscar töreninde ki gibi, hep gülen, saçını, bacağını,göğüslerini ön plana çıkaran Mariah'tan başka biriydi.
Geçen yıl ki Viola Davis gibi bir etkilenme olmadı bende Mo'Nigue için ama ikisi bambaşkaydı. Son sahnelerde itiraf edişi, çaresizliği, oyunlarının sonu, yalnız kalışı, hele ki TV'yi atıp, geri döndüğünde elinde kumanda ile kala kalmasını; Gaby'nin her şeyi yoluna koymaya başladığında, oğluna adağında kendini, HIV pozitif olduğunu öğrenişi ile yıkıldığını anı ve final sahnesindeki öz güvenini tekrar kazanışı beni en çok etkileyen anlardan biriydi. Senaryo'ya gelirsek, bu kısa ve öz anlatım, Tıpkı The Hurt Locker'da olduğu gibi işe yaramış ve Up in the Air'de daha iyi bir film senaryosu olmuş. Zira Up in the Air'in sonlarında sıkılmıştım. Hikaye kopuyordu...
Sonuç olarak insanlık dışı muameleye maruz kalarak yetişmiş birinin iç dünyasını yansotması, Björk'ün görme ksıtıı olmasına rağmen "Her şeyi gördüm" diye bir şarkı yapması Dance in the Dark filmindeki gibi; Gaby'nin hayal kurma kısmını ile anlattığı gerçek dünyası çok çok iyi işlenmiş. The Hurt Locker olmasaydı, ben Crash niyetine Inglorous Basterd'ı feda edip, bunu En iyi Film seçerdim.
Precious'a benzer Anadaolu'da hala ne çok hikaye var. En yakını "Mutluluk" filmi...
Cidden cahillik ve kullanılmak çok kötü.
Blade Runner 2049
yazıyı buraya yazma: 14 Mayıs 2018. / son düzeltme: 29 Mayıs 2018. Uyarı: -- Yazı sonunda küfür var. -- Sürpriz bozucu detay, sanırım yo...
-
Uzun bir aradan sonra özlediğim Şebnem Ferah geri dönmüş. Kısa ve öz anlatım, yerinde yorum. Her zamanki gibi titiz bir çalışma ve albüm o...
-
Tavuk sote yedik. Çok yağlıydı... Altın Küre ödülleri Avatar'a gitmiş, bari Oscar'lr gitmese... Hayatım izlediğim en klişe film! Nas...
-
Çarşamba: kızarmış patetes üzerine kaşar serpiştirilmiş şeklindeki yemeği (!) yedik. onlara göre "kaşarlı patates" yemeğiydi bu. Ç...