2013 yılında fiziksel olarak satın aldığım;
CD:
1. Melis Danişmend - Biraz Gülmek İstiyordum
2. Ozan Musluoğlu - My Best Friends are Pianists
Vinyl:
1. Skrillex - Bangarang
27 Ocak 2013 Pazar
20 Ocak 2013 Pazar
Zero Dark Thirty - sinema filmi
20 Şubat 2013;
Kathryn'i bir önceki filmi ile tanıdım ve kadın bir yönetmenin savaş filmini bu kadar iyi yansıtması, askerlerin durumunu/ psikolojisini böyle iyi anlatmasını çok beğendim. Ki kendisi de gerçekten o yılın en iyi filmini yapmıştı. Avatar saçmalığı filan hikâyeydi.
Bu yıl ise baş rolünde sevdiğim bir kadın oyuncu ile yine savaş filmi var. Ama ilkine göre biraz daha az başarılı. Senaryo ve konu anlatım biçimi bölüm bölüm. O da filmi bir parça yavaşlatıyor, dağınıklaştırıyor. Ama senaryo gayet özgün bir çalışma. Dayandığı tema da ilk elden anlatılan bilgiler.
Burası çok önemli çünkü film gerçek olayı anlatmıyor.
Durağan başlayan film, zamanla ivme kaznıyor ve finali ile doruk noktasına çıkıyor.
Aslında biraz izleyeyenin de sabrını zorluyor.
Filmi tamamen film mantığıyla izledim ilkin. Sonra hakkında çıkan işkence görüntüleri abartılı, tamamen ABD propagandası bir film vs gibi ön yargıları es geçersek; filmde kimse durduk yerde kimseye bir şey yapmıyor. Etkiye tepki ile başlıyor ve amacına ulaşıyor film. Maksat UBL yakalamak/ öldürmek; ki bunun sürecini işliyor. Gerçek değil tabii ki, birinci elden anlatımlar eşliğinde.
Filmde ADB propagandası denebilecek ne var; bende Maya'nın converse ayakkabıları ve jelly şekelleme yemesi.
ABD'yi savunmayacağım; sadece eleştirilerini yapan arkadaşların hayatta nelerin baskın olduğunu, ADB'nin uluslrarası telefon çevirme kodunun bile 1 ile başladığını, cihad yapmak isteyen Doğu'lu insanların bile kullandıkları malzeme, silahın ABD malı olması, yok etmek için örnek aldıkları yaşam biçiminin ABD olması; kendi yaptıkları ön yargılarına dair bir paradoks zaten.
Merak eden bu filmi izlemedne önce "Vaad edilen Cennet", "Labirent" filmlerini izleyebilir...
Ya da "Hurt Locker"ı...
Dağınık anlatım maalesef yönetmen dalında dışarıda bıraktı Oscar'larda Kathryn'i.
Ayrıca işkence sahnelerindne rhaatsız olanlar aman Django filmini izlemeyin. O daha kötü.
Maya karakteri performansı Jessica'nın bu sene en iyi 2. performansı. Lawrence olmasa Oscar'ı da alır.
Özgün senaryo dalında ödül kazanmasını bekliyorum.
Kurgu da olabilir. Am bu dalda Argo'yu daha başarılı görüyorum.
--
8 Şubat 2013 notu: Filmi bu gece sinemadan izledim. Yorumumu yeniden değerlendireceğim. Olumsuz olmayacak.
Merakla beklediğim bir filmdi. Sinemadan önce dvd kopyasını izledim.
The Hurt Locker'den daha iyi bir senaryo, daha iyi başrol oyunculuğu var sanki.
Ama yönetmenlik kısmı biraz dağınık. Filmin bazı kısımları da dağınık.
Büyük ihtimal en iyi senaryo ödülünü alacak. Kadın oyuncu için ise en iyi ikinci performans diyorum.
Kadın oyunculuğundan beklentim daha yüksekti.
Biraz izlenmesi zor bir film. İşkence sekansları içermesi, mazoşist bir biçimde önce kıştırtıp, sonra intikam alma anlayışı, gerçekleri yansıtmayışı, ideolojik olarak "11 Eylül saldırılarının sorumlusu mağdem sensin, ölümüne sebep olduğun halkın intikamını da bu şekilde senden alırıız anlayışı" aslında "Özgürlükler ülkesi" olarak referans biçen bir ülke anlayışına; kötünün kendini savunma olanağı tanımaması; sadece üstün olanın şu anki durumu kazanmasını sağlıyormuş gibi duruyor.
Zaten filmde de ilerleme kaydedildikçe, "kötü taraf", "iyi tarafa" bir misilleme yapıyor. Sonra iyi taraf kötü tarafa. Döngü de böyle gidiyor.
Anlattığı bakış açısı maalesef James Cameron tarzı, ne bok olursa olsun kazanan Alta la vista bebek diyen taraf oluyor.
Bir de bir önceki filmin, genişletilmiş versiyonu gibi duruyor.
Değişik bir şey pek yok.
Yine savaş, askerlik, zor şartlar, askerlerin çileleri, Arabi ülkelerin küçümsenmesi (onların basit, ayak altında dolaşan, sorun yaratan tipler olarak sunulması), Abd'nin doğru yolu gösteren, hakkın, hukukun, kısaca "aklın yolu bir"in betimlendiği, buna karşı gelinirse bile döve döve doğru yola getirileceği yansıtılmakta.
Bir önceki filmde her ne kadar küçük zamanlarda fırsatlardan yararlanan beri ve karşı atakların durumunu gösterse de bu daha geniş anlatımılı bir ben vurdum, sen vurdun serisi olmuş.
İkinci yarı ve final kısımlarına doğru daha anlaşılır ve heyecanlı izlenir bir film kurugusu hakim.
Ama bir çok yerde konu atlamaları ve dağınık bir anlatım/senaryo var. Bu da En iyi film seçilme sanşını azaltıyor.
Kathryn'i bir önceki filmi ile tanıdım ve kadın bir yönetmenin savaş filmini bu kadar iyi yansıtması, askerlerin durumunu/ psikolojisini böyle iyi anlatmasını çok beğendim. Ki kendisi de gerçekten o yılın en iyi filmini yapmıştı. Avatar saçmalığı filan hikâyeydi.
Bu yıl ise baş rolünde sevdiğim bir kadın oyuncu ile yine savaş filmi var. Ama ilkine göre biraz daha az başarılı. Senaryo ve konu anlatım biçimi bölüm bölüm. O da filmi bir parça yavaşlatıyor, dağınıklaştırıyor. Ama senaryo gayet özgün bir çalışma. Dayandığı tema da ilk elden anlatılan bilgiler.
Burası çok önemli çünkü film gerçek olayı anlatmıyor.
Durağan başlayan film, zamanla ivme kaznıyor ve finali ile doruk noktasına çıkıyor.
Aslında biraz izleyeyenin de sabrını zorluyor.
Filmi tamamen film mantığıyla izledim ilkin. Sonra hakkında çıkan işkence görüntüleri abartılı, tamamen ABD propagandası bir film vs gibi ön yargıları es geçersek; filmde kimse durduk yerde kimseye bir şey yapmıyor. Etkiye tepki ile başlıyor ve amacına ulaşıyor film. Maksat UBL yakalamak/ öldürmek; ki bunun sürecini işliyor. Gerçek değil tabii ki, birinci elden anlatımlar eşliğinde.
Filmde ADB propagandası denebilecek ne var; bende Maya'nın converse ayakkabıları ve jelly şekelleme yemesi.
ABD'yi savunmayacağım; sadece eleştirilerini yapan arkadaşların hayatta nelerin baskın olduğunu, ADB'nin uluslrarası telefon çevirme kodunun bile 1 ile başladığını, cihad yapmak isteyen Doğu'lu insanların bile kullandıkları malzeme, silahın ABD malı olması, yok etmek için örnek aldıkları yaşam biçiminin ABD olması; kendi yaptıkları ön yargılarına dair bir paradoks zaten.
Merak eden bu filmi izlemedne önce "Vaad edilen Cennet", "Labirent" filmlerini izleyebilir...
Ya da "Hurt Locker"ı...
Dağınık anlatım maalesef yönetmen dalında dışarıda bıraktı Oscar'larda Kathryn'i.
Ayrıca işkence sahnelerindne rhaatsız olanlar aman Django filmini izlemeyin. O daha kötü.
Maya karakteri performansı Jessica'nın bu sene en iyi 2. performansı. Lawrence olmasa Oscar'ı da alır.
Özgün senaryo dalında ödül kazanmasını bekliyorum.
Kurgu da olabilir. Am bu dalda Argo'yu daha başarılı görüyorum.
--
8 Şubat 2013 notu: Filmi bu gece sinemadan izledim. Yorumumu yeniden değerlendireceğim. Olumsuz olmayacak.
Hitchcock - sinema filmi
Merak uyandırma çabası içindeki yazılı tanıtımlarının aksine Alfred Hitchcock'un 1960 tarihli Sapık filmini çektiği zamanı ve kendi kişisel halini anlatmaya çalışan 2012 yapımı Hitchcock filmi pek olmamış.
Nedeni ise Anthony Hopkins' in çok iyi olmayan oyunculuğu, Helen Mirren'in abartıya kaçan Alma Reville yorumu, koyu sarı renk peruğu, filmin zoraki olarak yeniden çekilmeye çalışılan Sapık dekor ve set görüntüleri (aslından farklı ve kötü duruyor), en çokta filmin yoğun renkli ve yaz vakti oluşu; anlattığı hikaye ile çok abartılan 'duş sahnesi' dışında 1960 tarihli siyah beyaz Sapık filminin zıt hali olması.
Tüm filmin yönetimi ya da verdiği haz duygusu, maalesef orijinal Sapık filminde Perkins' in evini gezen dedektifi merdivenlerden gösteren karelerin açısı ve anlatımının verdiği bile olamıyor.
Scarlette'in mimikleri, neredeyse birebir Perkins görüntüsü ile makyajin ne kadar başarılı olduğunun kanıtı.
Asistan rolü ile Tony Collete iyiydi.
Ister istemez 1960 zamaninda geçen bir film yapılıyor ama renkler mükemmel ve günümüz Hollywood zamanında olduğu çok belli.
Bir ara Alma çantasını karıştıracakken, Helen'in cep telefonu çalıyor galiba dedim...
Nedeni ise Anthony Hopkins' in çok iyi olmayan oyunculuğu, Helen Mirren'in abartıya kaçan Alma Reville yorumu, koyu sarı renk peruğu, filmin zoraki olarak yeniden çekilmeye çalışılan Sapık dekor ve set görüntüleri (aslından farklı ve kötü duruyor), en çokta filmin yoğun renkli ve yaz vakti oluşu; anlattığı hikaye ile çok abartılan 'duş sahnesi' dışında 1960 tarihli siyah beyaz Sapık filminin zıt hali olması.
Tüm filmin yönetimi ya da verdiği haz duygusu, maalesef orijinal Sapık filminde Perkins' in evini gezen dedektifi merdivenlerden gösteren karelerin açısı ve anlatımının verdiği bile olamıyor.
Scarlette'in mimikleri, neredeyse birebir Perkins görüntüsü ile makyajin ne kadar başarılı olduğunun kanıtı.
Asistan rolü ile Tony Collete iyiydi.
Ister istemez 1960 zamaninda geçen bir film yapılıyor ama renkler mükemmel ve günümüz Hollywood zamanında olduğu çok belli.
Bir ara Alma çantasını karıştıracakken, Helen'in cep telefonu çalıyor galiba dedim...
Alfred Hitchcock's Psycho
Sanırım izlediğim en iyi Alfred Hitchcock filmi idi.
Çok önce 2003 gibi, 1998 yeniden yapım Sapık filmini izlemiştim ama o zaman bile ne kadar kötü demiştim.
10 tanesinden 9'nu izlediğim Alfred Hitchcock filmlerinden bir tek 1960 yapımı Sapık filminin tek olarak dvd baskısını bulamamıştım bir türlü.
Sonunda bulup izleyince, aslinin ne kadar iyi bir film olduğunu gördüm.
9 Ocak 2013 Çarşamba
2013 Oscar adaylığı tahminleri
2013 Oscar için izlediğim filmlerden kişisel tahminlerim
en iyi film:
en iyi film:
- the master
- argo
- life of pi
- silver linings playbook
- moonrise kingdom
- zero dark thirty (*: henüz filmi izlemedim.)
- les misérables (*)
- lincoln (*)
- django unchained (*)
- - [bunun için tahmin yapmıyorum, aklıma gelen bir film yok.]
en iyi yardımcı erkek adayı:
- the master - philip seymour hoffman
- argo - alan arkin
- silver linings playbook - robert de niro (kitapla film arasında farklılık var. ben kitap halini tercih ederdim.)
en iyi yardımcı kadın adayı:
- the master - amy adams
- skyfall - judi dench (aday olmasa daha iyi)
en iyi erkek oyuncu:
- the master - joaquin phoenix
- argo - ben affleck
- life of pi - suraj dharma
- flight - denzel washington
en iyi kadın oyuncu:
1. silver linings playbook - jennifer lawrence
en iyi yönetmen:
- the master - paul thomas anderson
- argo - ben affleck
- silver linings playbook - david o. russell
- life of pi - ang lee
NOT: The Master filminin delisi değilim ama şu ana kadar gösterime giripte izlediğim filmler arasında en büyük filmdi benim için. Uzun ve sıkıcı yanları da var. Ama diğer filmleri izlemedim ve beklenen tahminleri tekrar yazmak istemedim (en iyi film kategorisi haricinde).
6 Ocak 2013 Pazar
Life of Pi - sinema filmi
Muhteşemdi.
Masalsı. Harika görüntüler. Ve güzel yönetim...
En iyi görüntü -büyük ihtimal kazanır-
En iyi erkek oyuncu
En iyi ses / ses kurgusu
En iyi görsel efekt
En iyi yönetmen
En iyi film
En iyi müzik
En iyi uyarlama senaryo
Oscar adayı olması muhtemel.
Masalsı. Harika görüntüler. Ve güzel yönetim...
En iyi görüntü -büyük ihtimal kazanır-
En iyi erkek oyuncu
En iyi ses / ses kurgusu
En iyi görsel efekt
En iyi yönetmen
En iyi film
En iyi müzik
En iyi uyarlama senaryo
Oscar adayı olması muhtemel.
5 Ocak 2013 Cumartesi
2012 filmleri
Bu yıl meraklar beklediğim ve ne yazık ki hay kırıklığı ile sonuçlanan filmler yılı idi.
Ki son zamanlarda bu durum böyle.
En akılda kalıcı film Moonrise Kingdom oldu.
Amazing Spider Man, 15 yaş çocuk filmi çıktı. Çocukluğumun süper kahraman çizgi filmi bir kez daha salakça yapılmıştı. (Spiden Man 3 hayal kırıklığını hala unutamam.)
The Dark Knight Rises iyiydi. Ama çoğu kişinin beklediği (ilgi uyandıran ve önceki film ile kıyaslanan) Kedi Kadın ve rolü farklı ve kısa idi. Ama seriyi güzel tamamlayıp bitirmesi çok güzeldi.
Bane'nin sesi ve gözleri ile ifade biçim inanılmaz güzeldi... Sevimli bir sokak kedisine bakmak ve onu okşam gibiydi.
Master ilk büyük filmdi. İzlediğimizde hem soldan çarpılmış, hem de şahane oyunculuklar ile sevinmiştik. Ki bence 3 kişinin de en güzel işi. Hatta yönetmenin de.
In touchables ise diğer beklediğimden fazlasını veren ve güldüren film idi.
Açlık Oyunları ise faklı ve kendini tekrar eden ama cesur ve akıllı bir Jennifer oyunculuğu ile güzel bir filmdi. Filmin sonundaki şarkı ise, uzun zaman sonra dinlediğim en güzel film şarkısı idi. Filmi izledikten sonra insanın içine işleyen bir kayıt.
Skyfall, allahım resmen işkence ve bu senin en büyük hayal kırıklığı. Bir beklentim yoktu ama güzel filmdir James Bond'lar, macera aksiyon sürükler derken, Sam Mendes 2. yarıda bizi resmen süründürdü... Ticari bşarısına ve medya pompalaması kesinlikle örnek alınacak bir çalışma ama çok sıkıcıydı. Çok.
Argo, Ben Affleck'in en iyi işi şimdiye kadar.
Film de güzel. Kurgu Oscar'ını alabilir bu halde.
Bu filmsizlik kuşağında hem en iyi film adayı, hem de Ben en iyi yönetmen adayı olacak.
Başka aklıma gUUelen merakla beklediğim Dark Zero Thirty var.
Jessica da başka çok beğendiğim bir oyuncu. Bakalım onun oyunculuğu nasıl?
Life of Pi izlenecek.
Anna Karanina da öyle.
Ha bir de alternatif eleştiri anlatımı ile Killing Them Softly güzel, değişik filmdi.
Ha bir de yine Uçuş filmi iyidi. Denzel'da kesin Oscar adayı olur.
Şimdilik aklım gelen bu kadar.
Ki son zamanlarda bu durum böyle.
En akılda kalıcı film Moonrise Kingdom oldu.
Amazing Spider Man, 15 yaş çocuk filmi çıktı. Çocukluğumun süper kahraman çizgi filmi bir kez daha salakça yapılmıştı. (Spiden Man 3 hayal kırıklığını hala unutamam.)
The Dark Knight Rises iyiydi. Ama çoğu kişinin beklediği (ilgi uyandıran ve önceki film ile kıyaslanan) Kedi Kadın ve rolü farklı ve kısa idi. Ama seriyi güzel tamamlayıp bitirmesi çok güzeldi.
Bane'nin sesi ve gözleri ile ifade biçim inanılmaz güzeldi... Sevimli bir sokak kedisine bakmak ve onu okşam gibiydi.
Master ilk büyük filmdi. İzlediğimizde hem soldan çarpılmış, hem de şahane oyunculuklar ile sevinmiştik. Ki bence 3 kişinin de en güzel işi. Hatta yönetmenin de.
In touchables ise diğer beklediğimden fazlasını veren ve güldüren film idi.
Açlık Oyunları ise faklı ve kendini tekrar eden ama cesur ve akıllı bir Jennifer oyunculuğu ile güzel bir filmdi. Filmin sonundaki şarkı ise, uzun zaman sonra dinlediğim en güzel film şarkısı idi. Filmi izledikten sonra insanın içine işleyen bir kayıt.
Skyfall, allahım resmen işkence ve bu senin en büyük hayal kırıklığı. Bir beklentim yoktu ama güzel filmdir James Bond'lar, macera aksiyon sürükler derken, Sam Mendes 2. yarıda bizi resmen süründürdü... Ticari bşarısına ve medya pompalaması kesinlikle örnek alınacak bir çalışma ama çok sıkıcıydı. Çok.
Argo, Ben Affleck'in en iyi işi şimdiye kadar.
Film de güzel. Kurgu Oscar'ını alabilir bu halde.
Bu filmsizlik kuşağında hem en iyi film adayı, hem de Ben en iyi yönetmen adayı olacak.
Başka aklıma gUUelen merakla beklediğim Dark Zero Thirty var.
Jessica da başka çok beğendiğim bir oyuncu. Bakalım onun oyunculuğu nasıl?
Life of Pi izlenecek.
Anna Karanina da öyle.
Ha bir de alternatif eleştiri anlatımı ile Killing Them Softly güzel, değişik filmdi.
Ha bir de yine Uçuş filmi iyidi. Denzel'da kesin Oscar adayı olur.
Şimdilik aklım gelen bu kadar.
Silver Linings Playbook / Umut Işığım
Kısaca:
Kitabı okuyup, filmi merak eden biri için; kitap Pat ağırlıklı anlatılırken, filmde Tiffany (başarılı oyunculuğu ile) öne çıkıyor.
Kitapla ilgili kısımlar var ama senaryo kitaptan farklı. İşleyiş konusu da biraz farklı.
Bu durumda ters köşe oldum diyebilirim.
Ama şunu da hemen, hatta bağırarak söylemek istiyorum Jennifer kesin Oscar adayı olur. Hatta bu yıl gösterime giren filmlerde izlediğim en iyi kadın oyuncu performansı idi.
Bradley ise sönük kalıyor. Tiffany ile Pat olduklarında, nedense Tiffany hep odaklanmayı alan kişi oluyor.
Baba rolü öne çıkartılmış... Robert De Niro belki Oscar adayı olur.
Jackie ise daha arka planda kalmış. Yüz, vucüt benzerliği dışında filmde figüran gibi.
Konuşması bile duyulmuyor, beni rahatsız etti.
En iyi uyarlama senaryo,
En iyi Kadın oyuncu, hatta ödül bile kazanabilir,
En iyi Erkek oyuncu, düşük ihtimal, Ben Affleck daha iyi kıyaslanırsa,
En iyi yönetmen, Master ile kıyaslanırsa, master daha iyi.
En iyi Film, olumlu olması ve güzel derlenmesi ile.
Kitaba gelince,
kitabı gayet zevkli, sürükleyici okunan ve yer yer güldüren bir çalışma iken,
filmi izlerken ister istemez "bu buradan, şu şuradan geliyordu, ah evet bu kısım da vardı kitapta..., aaa bu kısım değişmiş; aaa tamamen farklı" dediğim kadar, Tiffany, "aman tanrım! resmen döktürüyor" dedim.
Hatta toplu bir sahne var ki, ailece ve komşular beraberken Tiffany resmen döktürüyor...
Dans sahneleri kitaptaki gibi değil ama "küçük gün ışığım" filmini anımsatıcı, ve doyurucu.
Merak edenin keyifle, 2. yarıda daha da gülerek ve Jennifer'a hayran kalarak izleyeceği kesin.
Kitabı okuyup, filmi merak eden biri için; kitap Pat ağırlıklı anlatılırken, filmde Tiffany (başarılı oyunculuğu ile) öne çıkıyor.
Kitapla ilgili kısımlar var ama senaryo kitaptan farklı. İşleyiş konusu da biraz farklı.
Bu durumda ters köşe oldum diyebilirim.
Ama şunu da hemen, hatta bağırarak söylemek istiyorum Jennifer kesin Oscar adayı olur. Hatta bu yıl gösterime giren filmlerde izlediğim en iyi kadın oyuncu performansı idi.
Bradley ise sönük kalıyor. Tiffany ile Pat olduklarında, nedense Tiffany hep odaklanmayı alan kişi oluyor.
Baba rolü öne çıkartılmış... Robert De Niro belki Oscar adayı olur.
Jackie ise daha arka planda kalmış. Yüz, vucüt benzerliği dışında filmde figüran gibi.
Konuşması bile duyulmuyor, beni rahatsız etti.
En iyi uyarlama senaryo,
En iyi Kadın oyuncu, hatta ödül bile kazanabilir,
En iyi Erkek oyuncu, düşük ihtimal, Ben Affleck daha iyi kıyaslanırsa,
En iyi yönetmen, Master ile kıyaslanırsa, master daha iyi.
En iyi Film, olumlu olması ve güzel derlenmesi ile.
Kitaba gelince,
kitabı gayet zevkli, sürükleyici okunan ve yer yer güldüren bir çalışma iken,
filmi izlerken ister istemez "bu buradan, şu şuradan geliyordu, ah evet bu kısım da vardı kitapta..., aaa bu kısım değişmiş; aaa tamamen farklı" dediğim kadar, Tiffany, "aman tanrım! resmen döktürüyor" dedim.
Hatta toplu bir sahne var ki, ailece ve komşular beraberken Tiffany resmen döktürüyor...
Dans sahneleri kitaptaki gibi değil ama "küçük gün ışığım" filmini anımsatıcı, ve doyurucu.
Merak edenin keyifle, 2. yarıda daha da gülerek ve Jennifer'a hayran kalarak izleyeceği kesin.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
Blade Runner 2049
yazıyı buraya yazma: 14 Mayıs 2018. / son düzeltme: 29 Mayıs 2018. Uyarı: -- Yazı sonunda küfür var. -- Sürpriz bozucu detay, sanırım yo...
-
Uzun bir aradan sonra özlediğim Şebnem Ferah geri dönmüş. Kısa ve öz anlatım, yerinde yorum. Her zamanki gibi titiz bir çalışma ve albüm o...
-
Tavuk sote yedik. Çok yağlıydı... Altın Küre ödülleri Avatar'a gitmiş, bari Oscar'lr gitmese... Hayatım izlediğim en klişe film! Nas...
-
Çarşamba: kızarmış patetes üzerine kaşar serpiştirilmiş şeklindeki yemeği (!) yedik. onlara göre "kaşarlı patates" yemeğiydi bu. Ç...