18 Şubat 2017 Cumartesi
2017 Oscar üzerine...
En beğendiğim film: Moonlight
En beğendiğim oyuncu: Casey Affleck (Manchester by the Sea), Isabelle Huppert (Elle)
En iyi görüntü: Moonlight
Senaryo: Moonlight, Lion, Nocturnal Animals (uyarlama senaryo); Zootopia*, La La Land, Lobster, Manchester by Sea, Hell or High Water (orijinal senaryo)
Yardımcı dalda oyuncu: Michell Williams (Mancester by the Sea), Nicole Kidman (Lion), Naomie Harris (Moonlight); M. Ali (Moonlight), Dev Patel (Lion), Lucas Hedges (Manchester by the Sea)
Kurgu: La La Land, Moonlight, Hell or High Water
Yönetmen: La La Land, Moonlight, Manchester by the Sea
Müzik: Lion, Moonlight, La la land
Şarkı: City of Stars
Ses kurgusu, ses miksi: La la land
Görsel efekt: Kubo w 2 strings, Dr Strange (sadece final kısmını, terse akan görüntüde ileri gitme)
Çizgi film: İlk önce Zootopia izlemiştim. Onu geçen başka animasyon çıkmadı. Alternatif Kubo. Moana biraz karışık. Diğer 2 adayı izlemedim henüz. Miss Hokusai de iyiydi.
La La Land'ın popüleritesi ve finaldeki epilog kısmı ile,
en iyi film
yönetmen
görüntü
kurgu
müzik
şarkı
ses kurgusu
ses miksi
orijinal senaryo
ödüllerini alacağını düşünüyorum.
epilog kısmı olmasa, (benim için dönüm noktası siyah planda dans ettikleri yer oldu. o kısma kadar sıkılmaya ve sıradanlaşmaya başlamıştı film, bu kısımdan sonra etkilemeye ve kendini izlettirmeye devam ettirdi.)
en iyi film, yönetmen -- moonlight filmi derdim.
en, en beğendiğim Casey Affleck'in Manchester by the Sea filmindeki Lee Chandler oyunu oldu.
Çok, çok duygusal ve derin bir yorum. Bunu yönetmenin de ortaya çıkartması başka bir başarı. Lee'yi çok iyi anlayabildiğim için; bunu bu kadar çok beğendim. Birisini kaybetmenin ardından yaşanılanı, etkilerini kendi adıma sinemada %96 ve üzeri gördüm ve hissettim tekrar derim.
Çok kısa süre oynamasına rağmen, DOUBT filminde Viola Davis yorumuna hayran kaldığım gibi Michelle Williams oyununu da çok beğendim. Ki sonrasında Nicole Kidman'ı daha çok beğendim.
Moonlight için Boyhood benzetmesi yapmayacağım, yapmayı da doğru bulmuyorum.
3 bölümlük anlatımı böyle güzel bir araya getirip, oyuncuları bu kadar iyi yönetmesi ile Barry Jenkins'i de çok beğendim. Ayrıca Moonlight filmi daha bütün ve bu yüzden bir parça daha önde bence La la land'e göre. La la land'i popüleritesi ve finaldeki epilog kısmı kurtaracak.
Adaylıklar açıklanmadan görüşüm; La la land'ın GRAVITY filmi gibi çok ödül alacağı, Moonlight filminin de 12 YEARS a SLAVE filmi gibi az ödülle ama En iyi film seçileceği yönündeydi. 14 dalda adaylık beklemiyordum!
Adaylar belli olduktan sonra ve La La Land'e merak daha fazla olunca, ödülleri rahat 7-8-9 dalda; biraz zorlarsak, köstüm ve prodüksiyon tasarımı ile 10-11 dalda ödül kazanacağını düşünüyorum.
not: Zootopia filmi senaryo dalında aday değil. Manchester by the Sea filmini büyük ekranda izlerseniz, görüntüden daha çok keyif alacağınızı ve daha az sıkılacağınızı belirteyim. Deniz, vapur, martı ve kış mevsimini seven biriyim...
Sinema maalesef M. Scorsese'nin dediği gibi bitti. Bitti diye yazmak benim için çok zor oldu, ama doğru. Maalesef günümüzde sinema artık sanat, yaratıcılık, yenilik yapmak yerine; tutacak bir film konusu için para koyup, iş yapma işine döndü. Film sektörünü canlandırmak için Akademi komitesinin bile 5 yerine 10'a yakın En iyi film seçme anlayışı da biraz bundan.
Yurtdışıda sinemalara film gelir. Zamanı olmasa da eski filmler konur gösterime, sinemaya gelen izleyici izler.
Bizde ise her hafta sinemaya yeni film geliyor. Eski filmler, ki ben 2000'lerde gördüm en son, artık 3 boyutlu olursa belki yeniden gösterime giriyor.
Bir çok alışveriş merkezi ve içinde sinema kompleksleri var. 5-10 salonlu sinemalar. Çoğu da Cinemaximum. Ama gel gör ki bu salonlara gelen izleyici artık film izlemek yerine WhatsApp'tan mesajlaşmaya, Facebook'tan yazışmaya, ki hadsizliğini zorlarsa bunu bir tablet ile yapmaya ve çok rahat gelen telefon çağrısını cevplayıp, ulu orta rahat rahat konuşmaya başlıyor, kahkaha atıyor, ayaklarını yayıp laubali konuşmasını uzatıp uzatıp devam ettirip; sizden rahatsız olup iyice laubali olamadığı için de salondan konuşarak çıkıyor.
Bu biraz da teknoloji ve yenilliklere karşı açlığımızdan, ezikliğimizden, sanal hayatta yarattığımı ego ve kişilikleri gündelik hayatalara tercih ettiğimizden ve çok, çok bencil olmamızdan kaynaklanıyor bana göre.
İnsanlar sanal hayat ile istedikleri hayatı yaşamaya, yaşar gibi yapmaya başladığından bu yana verilen önem, değer ve diğer naif özellikler maalesef yok oluyor, yok oldu.
Buna rağmen alışveriş merkezlerinde durum buysa, bağımsız sinema salonu ve film oynatan diğer sinemaları siz düşünün.
La La Land'i bir IMAX salonunda izleseniz, eminim daha çok beğeneceksiniz.
Ama Türkiye'de gösterime konmuyor. Çünkü yeterli izleyici yok. Gündüz gösterimleri boş, akşam ya da gece gösterimleri 3-5 kişi olacak. Ben bile orta salonda filmi 7 kişi izledim ilk gününde. 2 arkadaş telefon geldiği için filmin ortasına gelmeden çıktı. Hayal kurmayı anlatan bir film çok basit ve sığ geldi çoğuna. Beğenmediler. Manchester by the Sea orta salonda izlemeye başladık, filmin Türkçe altyazıları çıkmadı. Küçük salona geçtik. Bu esnada 9 kişi idik. Filmi 3-4 defa baştan başlatıp altyazı sorununu gidermeye çalışırken, 2 kişi sıkılıp çıktı. Küçük salona geçtik. Film başladı. Önemli kısma gelindi. Ne kadar dramatik deyip 4 kişi daha gitti. Kalan kısmı 2 kişinin "gitsek mi, bu ne ya" beğenmesizliği ile 2 kişi olarak bitirdik. Salon 50 kişilik gibiydi. Düşünün...
La la land'e bile dudak büken izleyici, nasıl olur da Moonlight filmine gider...
Eğer sinemacı olsam, 4K ya da Blu-ray kopyası olan eski filmleri (ki sanmıyorum artık eski usul negatif film kopyaları gösterilsin, çoğu yeni salon dijital makineler ile dijital gösterime geçti) bir iki salonda oynatır, dönem dönem, hafta hafta yeni filmler yanında bunları da görmeye gelen insaları beklerdim.
Beyoğlu Pera sinemasında Rüzgar Yükseliyor çizgi filmini izlemek için tahta koltukta 2 saat boynum yamuk film izlediğimi bilirim. Sonra blu-ray kopyasını da aldım. Ama o ilk sinemada izlediğim heyecan... bunun tatminini diğer şeyler vermiyor.
Tarantino bile Hateful Eight filmini 70mm geniş ekran çekip, buna uygun sinemalarda sınırlı vakitte de olsa oynatabilmeye çalıştı.
Sinema illa Avengers filmi izlemek değil. Bir Sunset Bulvarı filminin verdiği eleştiriyi bugün hangi film veriyor? Bir BEN-HUR filmini IMAX salonda izlemek ile 50 kişilik salonda izlemek aynı keyfi mi veriyor? Salya sümük TİTANİK filmini cümbür cemaat tüm sülale izlerken iyi de, bir Küçük Gün Işığım filmini, bir Kaplan ve Ejderha filmini, Kuzuların Sessizliği filmini, Alien filmini IMAX salonunda izlemek ve hayran kalmak daha güzel değil mi?
Güzel tabii. Ama o kadar çok üşeniyor ve saygı duymuyoruz ki sinemaya, oturup cep telefonundan bir vidyo paylaşımı sitesi bulup, filmleri oradan izliyoruz. Nasıl olsa internette var...
İşin başka bir ironisi de iPhone almaya 3.000 Lira veren kişi, sinemaya 20 Lira'yı çok görüyor.
@m.kivilcim olarak INSTAGRAM'dayım. Yazı yazmak zor gelirse...
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
Blade Runner 2049
yazıyı buraya yazma: 14 Mayıs 2018. / son düzeltme: 29 Mayıs 2018. Uyarı: -- Yazı sonunda küfür var. -- Sürpriz bozucu detay, sanırım yo...
-
Uzun bir aradan sonra özlediğim Şebnem Ferah geri dönmüş. Kısa ve öz anlatım, yerinde yorum. Her zamanki gibi titiz bir çalışma ve albüm o...
-
Tavuk sote yedik. Çok yağlıydı... Altın Küre ödülleri Avatar'a gitmiş, bari Oscar'lr gitmese... Hayatım izlediğim en klişe film! Nas...
-
Çarşamba: kızarmış patetes üzerine kaşar serpiştirilmiş şeklindeki yemeği (!) yedik. onlara göre "kaşarlı patates" yemeğiydi bu. Ç...