29 Eylül 2010 Çarşamba

Redd konseri

Eğer Redd 1 Ekim konserindeki çalma listesini bilipte, sahneye gitarı almaya çıktığımı düşünüyorum... Heyecandan ölürken, "Beni destekleyen herkese teşekkürler, ilk gitarım ile Rihanna'nın "Umbrella" kaydını çalmayı öğrenip; Serdar Ortaç turnesine katılacağım" diyeceğimi hayal ediyorum... Gülümsüyorum... Sonra "Gitar çalmayı bilmiyorum, ama bende bunu Tweeter sayfası açıp, beni takip edecek ilk kişiye hediye edeceğim" diyorum... Gülümsüyorlar... "Ya da hediyeyi reddedip bana bir "21" albüm plağı verin diyorum... Benim ilk plağım bu olsun. Bend egitarı Sibel Tüzün'e hediye ederim. Belki tekrar "Hayat Buysa Ben Yokum Bu Yolda  tadında bir albümü yapar..." Aslında en çok bunu istiyorum. Sonra "Belki Lady Kaka olup, Halehandro kaydı yaparım diyorum, et fiyatlrı yüksek, o yüzden etten elbisem olmaz ama..." bunu kendim de beğenmiyorum... "Belki gitar çalmasını öğrenir, size beste yollarım... Ya da Redd penası olanlar ile bir grup kurup Redd 'N Roll yaparız..." diyorum. Fena fikir değil... Ne bileyim heyecan işte, sahneye çıkıp Sezen Aksu gibi sahne esprileri yapasım geliyor. Neyse konser biletim cepte... Güzel olacak, özel de...

26 Eylül 2010 Pazar

Redd ve Prensesin Uykusu

Cumhuriyet gazetesini alıp, okudum. Ama çok kısa geldi o ropörtaj. Film için heyecanlıyım. Ama asıl eski albümden bir şarkı klip çektiler, yeni film müziği albümü yaptılar ve Çağan Irmak ile çalıştılar diye medyada yaygara koparda, Tarkan gibi ünlü olursalar... Ne güzel olur, daha çok anlayanı olsa.

Stanley Kubrick - 2001: A Space Odyssey

İzlemesi; görselliği şahane bir film. Ama korkutucu klasik müziği ve sonunda sıkıntıya sokan final kısımları yorucu. 1968'de o kadar başarılı bir dekor ve sahne tasarımı, insanın ağzını açık bırakıyor. Beklediğim gibi değildi. Ben Star Wars gibi aksiyonda içeriyor sanmıştım. Bu gör-bak-düşün tarzı bir film. Bazı sahnelerde sanki sanat galerisinde muhteşem resimlere bakıyormuşum gibi kalakaldım.

25 Eylül 2010 Cumartesi

Redd - Gecenin Fişi Yok

Konsept güzel. O ince dikdörtgen sahne afişleri güzel. Ama konser kaydı ve bunun kurgusu tam olmamış. Madonna'nın I'm goint to tell a secret belgeselini izledikten sonra, daha iyi bir çekim ve kurgu olabilirmiş. Sarkıları da ard arda söylemişler gibi olmuş. arada Doğan çok az konuşuyor. Asker öncesi gerginlikleri yüzlerindne belli. Sonlara doğrdu Doğan'ın asken künyesi görülüyor. Güneş, çok kötü giyinmiş/giydirilmiş. Meksika gitarcıları gibi. Odaklama sadece ön ve sahne yanları şeklinde olmuş. Çoğu kişi aşk, meşk derdinde mekan içinde. Bol bol sigara tüketiliyor. O Ortamda şarkı söylemlerine üzüldüm. Bas çalan, davul çalan ve vokal en çok görünenler. Ama başlangıç için güzel bir DVD'di. İlave olarak 2. albümüün 3 vidyo klibi var. Redd'i koserde izlemeye gelemeyenler için güzel bir alternatif. Teoman'ın Kupa Kızı Sinek Valesi benzeri; şehir insanı kadın-erkek ilişkisini anlatan Boşver kaydı da var.

12 Eylül 2010 Pazar

Rihanna - Umbrella (feat. Jay-Z)

Alıp şemsiyeyi dolaşma vakti... Ela, ela, ela...

Timbaland - Give It to Me (feat. Nelly Furtado & Justin Timberlake)

Yağmur damlaları gibi. Tıp, tıp, tıp...

12 Eylül 2010 - Referandum Oylaması'na dair

Millet vekillerinin görevi olan şeyi kalkıp halka tekrar sormaları doğru değil. 1982 Anayasası'ndan bu yana hala yeni bir anayasa hazırlanabilmiş değil. RTE seçilirse vaadi, dokunulmazlığı kaldıracaktı. Yapmadı. CHP belediye seçimlerinde de işe yaramadı. İnanılmaz israflar ile saçma üst geçit köprüler ve kaldırmlar, metrobüs yolları yapılmaya devam ediyor. Şimdi bir aydır beynimizi şişirdiler Evet mi, Hayır diye. Güzel bir sessizlik var dün akşamdan beri.



Ne parti, ne mecra, ne de para.

Sabah kalktım, hazırlanıp çıktım. Yolda Robyn'den Hang with Me (Reset' Remix'ini dinledim. Uykum açıldı.

Oyumu kullandım. Tercihim hayırdı. Döndüm. Dönerken de Madonna ve Justin, 4 Minute Junkie XL Remix'ini dinliyordum.



Bir kaç saat sonra güzel bir yağmur yağdı. Keşke pislikleri alıp götürdüğü gibi, süregelen sistemi ve yavşak siyasetçileri de alıp götürse.



Derdini söylediğinde, ananı da al git diyen, TEKEL işçilerinin grevini görmezden gelen, Grizuda ölen kişiler için kaderi bu ne yapalım diyen, yeri geldiğinde bel altı vuran; mitinglerde atıp tutan başbakan ve siyasetçiler istemiyorum. Siz bizler için çalışmayıp, kendinize çalışacaksanız; kusura bakmayın ben size ülke yönetimi hakkımı verim. Bireysel özgürlüğü değil.



Sonuçta Atatürk'ün güzel bir lafı var. Geldikleri gibi, giderler...

Zaman olgunlaştırdığı gibi, yaşlandırıyorda...

11 Eylül 2010 Cumartesi

WHAM! - Make it Big (Vinyl)

Evet 1984 yılından, plak kaydı bir albüm. İçinde klasik olan Careless Whisper var.

Maroon 5 - Hands All Over (Deluxe Edition)

Fazla cıyaklamalı, fazla soft rock.

Sara Bareilles - Kaleidoscope Heart

2. albüm. Büyümek.

Robyn - Body Talk, Pt. 2

Bu kadına bu yıl dikkat! 3 mini albüm çıkarıyor... İkincisi daha yoğun elektronik-dans temalı. Puan 4/5.

Katy Perry - Teenage Dream (Digipak Edition)

Şeker pop ama kaliteli pop. Puan 4/5. 2 CD'lik pakette Bonus CD ve içinde 5 kayıt daha var.

Pierre Coffin - Despicable Me

Gayet eğlenceli ve orijinal bir film. O küçük sarı şeylere bayıldım. Gru inanılmaz güzel. Türkçe seslendirmesi harika. İlk kez uzun zaman sonra böyle keyifli bir izledim. Galiba Oscar adayı da olur. 3 minik kızda çok sevmli idi. Gru'nun seslendirmesine hayran kaldım. çok süper olmuş. Puan 4/5. Normal halini izledim ben. Ama 3 boyutlu seçeneği de var.

10 Eylül 2010 Cuma

Röyksopp - Senior

Enstrumental ama güzel bir albüm olmuş. Hareketli, akıp giden. Öyle chill out gibi baygın değil. Beğendim.

Jonas Akerlund - I'm Going to Tell You a Secret

Ben uzun formda konser kaydı ve bunun sahne arkası belgeseli sanmıştım. Ama bu sadece belgeselmiş. "Re-Invention Tour" zamanında şov, sahne hazırlığı, makyaj, dansçılar vd. bir çok şeyi "böyleydi, böyle oldu, şöyleydi bundna dolayı..." gibi sanki bizde oradaymışız gibi izliyoruz. Daha çok ışığı, ışığın yansımasını, içinizdeki kişiyi yeniden keşfetmeyi; kndinizi biliyorsanız, bilmiyor gibi yeniden bakmayı söylüyor. Belgeselin bitiminde gibi bu bir bitiş değiş, bir başlangıç diyor. Keşke o şahane "Music" gösterisi, "Lament" gösteri, "Vogue" ve diğerleri daha uzun ya da ayrı olarak müzik vidyosu seçeneği şeklinde bonus olsaymış. Harika olurmuş.



İlave kısmında şakalr, muzurluklar, gündelik hayattan Madonna var. Belgeselde eski kocası Guy Richie, kızı Lourdes, oğlu Rocco'yu çok samimi buldum. Guy çok gelenekselci, aristokrat; çocuklar çok yaramaz, şımarık ve akıllıydılar. Hele Lola, tıpkı annesinin gençliği...



Güçlü bir marka olmak için arkasında güçlü bir ekip olması şart.

Dansçı seçiminde de bağımsız dansçılarıtercih etmesi, ekipte herkesin sahne sovunda bir karakter olarak yer almasını, hem kişiden hem paradan tasarruf diye düşündüm. Ama güzel tabii. Stuart Price, müzik direktörü, ses kurucusu, miksajcı. Yer yer ses denemeleri, sahne çalışmalrı kısmında Mirwais'i de görüyoruz. Çok, çok cool biri. Gitarist Monte Pittman, Live 8 ve Confession Tour'dan sonra burada da yer alıyor. Ve şahane biri.



CD'ye gelirsek, gayte güzel kaydı olan canlı konser kaydı. Madonna için bir ilk. Bizler için de bu harika şarkıları canlı dinleme olanağı sunması süper. Music, Lament, Imagine, Nobody Knows Me, Vogue, Like a Prayer, Mother and Father müthiş.

Madonna - American Life

Ben seviyorum. Protesto etmenin aksine. Puan 4/5.



Çünkü hazıra konmayıp, cesur davranarak çabalayan, yeni bir şeyler üreten ve arkasına duran bir çalışma.

Çoğu boktan işten daha kıymetli.



Bu sayede harika bir Re-Invention Tour çıktı ve ardından Confession on a Dance floor albümü ve Confession Tour'u.

6 Eylül 2010 Pazartesi

Clint Eastwood - Mystic River

Orijinal DVD ile izledim. Cidden şahane bir filmmiş. Sean ve Tim döktürmüş. Ve Viola Davis gibi Marcia'da... Chicago zamanı, Piyanist filmi gibi desem herhalde fazla abartmış olmam. Puan 4/5.

5 Eylül 2010 Pazar

The Prisoner - mini dizi

Evet üç bölüm halinde diziyi izleyebilip, tamamladım. İlkin ilk üç, sonra son iki ve en son, son bölümünü izledim. Son bölüme kadar dizi tam bir muamma. Son bölümü ile de yarı muamma bitiyor. Sanat yönetimi, görüntüler güzel ama konu anlatımı kötü. Uyandırdığı yabancılaşma, boşluk, anarşi duyguları ile sonu güzel bağlanamıyor. Hikaye fikiri hoş, bir saatlik bir şey yapıp anlatılabilir. Ama araya küçük hikaye gelişmeleri, şişirmeler konunca Prison Break final kısmı gibi gümbürtüye gidiyor dizi. 6 numara, 2 numara ve 313 numara iyi. Bana aşırı güneşli ve sarı tonları, simetrik evleri ile bir zamanlar ki Carnavale dizisini anımsattı. Geri kalanlar tipik dizi koşulları. Set tasarımı, görüntüler, makyaj güzeldi; zamanla sıkmaya başlayan kurgusu dikkate değerdi. Puan 2/5

1 Eylül 2010 Çarşamba

3G abonesi oldum!

Bugün radikal kararlara devam! SHELL'den gelen başka bir reklam mesajı ile çileden çıkıp, önce SHELL sonra VODAFONE ile görüştüm. Hazır VODAFONE ile konuşurken, bugünün 1 Eylül olduğunu anımsadım ve varolan hattımı 3G (3. Nesil telefon iletişimi/ UTMS platformu) kullanımına açtırdım. Henüz 3G'li biri bildiğim yok görüntülü konuşmaya. İnternet paketi de satın alıp günlük; interneti denedim. Fena değil. Emaillerime rahat bakabildim. 2005'ten bu yana WAP ve UTMS ile pek bir değişme yok gibi. Sadece bağlantı hızları artmış. Gerisi palavra.

1 Eylül 2010

  • Güne üşüyerek başlamak...

  • Yağmurun sesine uyanmak...

  • Duş'ta yeni planlar kurmak...

  • İtalya'ca öğrenmeye karar vermek.

  • Bir'ini özlemek... O'na yazdığımı anımsayarak, "tam bu havalardı..." demek...

  • Güzel bir manolya resmi ile büyülenmek. Beni eskilere götürdü. 1994'lere...

  • Hayata yeniden başlamak, bir şeyler yapmak, kaos'tan uzaklaşmak; kurtulmak.

  • Güneş'i hissetmek...

  • Sohbahar kıyafetlerini hazırlamaya başlamak...

  • Kahverengi sevdasına kapılmak.

  • Aslında uzaklara gidip, doğa fotoğrafları çekesim var... Yaprakların renkliliğini hissetmek...

  • Hayatı hızlı yerine yavaş ve acelesiz yaşamak.

Blade Runner 2049

yazıyı buraya yazma: 14 Mayıs 2018. / son düzeltme: 29 Mayıs 2018. Uyarı: -- Yazı sonunda küfür var. -- Sürpriz bozucu detay, sanırım yo...