Türkçe çevirisi ile AVUKAT filminin tekrar DVD halini izlediğimde, kurgusu itibari ile bana daha önce izlediğim Türk filmi VİCDAN'ın kurgusunu anımsattı. Yani demek istediğim; orta yerden bir sahne ile meraklandıran film, biterken bir deja vu yaratıp, gerilimi iyice devam ettiriyor. Ve hala bitmeyip filmin devam etmesini izlemeniz, daha önce bir çok filmin ezber sahnesi olan "sonu başta yer alıyordu", alt benliğinizde sizi sıkıntıya sokuyor. Bir gizli sırrınızı, elinizde olmadan paylaşırmışçasına sizi tedirgin ediyor… Benim izlenimim öyle, sizi bilemem.
George CLOONEY'i en yakıştırdığım ve beğendiğim rolü, bu filmdeki oyunculuğu. Film "ilk kez" için gayet iyi. Evet detaylara odaklanmazsanız ve aksiyon tarzında bir şey bekliyorsanız; bu film sizi sıkar ve beğenmezsiniz. Zira siyaset gibi bir film MICHAEL CLAYTON. Senaryosu ince zeka işi, oyunculuklar arka plandaki renkleri fark etmek gibi. Yönetmenliği güzel. Kamera ile gördükleriniz, sizi filmin içine çekiyor… Tony GILROY'un Akademi ödüllerinde aday olduğu ilk sinema yönetmenliği ve ilk senaryo yazarlığı. Alternatif bir film olduğu için, En iyi Film adayı da oldu. Tim WILKINSON, oldukça akıllı ama kendini anlatabilene kadar deli muamelesi yapılan şirket ortağı rolü ile iyi. Bir Akademi adaylığı da ona. İkinci izleyişimde çok yavan gelen Tilda SWINTON, ilk izlediğim da ağzımı açık bırakmıştı. Şirketin yönetici asistanı, olayı örtbas etmeye çalışan kadın rolü ile bir Oscar heykelciği kaptı. Filmin tek ödülü de bu. Sydney POLLACK, Michael CLAYTON'un şefi gibi bir rolde, oyunculuğu yeterli. George CLOONEY'e değinmeyeceğim. Yukarıda bahsettim. Bu rolü ile En iyi Erkek Oyuncu adayı oldu.
Film biraz da bizim anlamakta zorluk çektiğimiz; Amerika'lıların anlayışına paralel, bir tıkanma hikayesi. Esas kahraman işini yapar, mutludur. Kafasına bir şeyler dank eder, işler berbat gider, hayatı ölüm ile kalım arasına girer... Ben yağmur yağdığında mazgallara doğru giden suyu şiddetlendiren, mazgala birkaç adım kala birikmiş tortu birikimi, bir naylon torba gibi gidiş yolunu tıkayan bir şey diyorum; mutlaka o aşamayı geçmesi gerekir. Olgunlaşmak gibi. Kalk krizi gibi. Baktığı şeyi, görmek gibi... Çok ahım şahım bir senaryo değil elbette ama ince düşünülmesi güzel… Bunu film ile vermesi güzel...
Bir de uzun zamandır dikkatimi çeken, lobi olayı diyorum ben; toplu bir şekilde hareket, destek yani. George CLOONEY, Steven SODERBERGH ile çalışmaya başladığından beri, akıllı işler yapıyor. Ve kendi aralarında bir fikir, film, iş kotarıp, buna destek olup, işi tamamlıyorlar. Sonuç hep olumlu; hem kariyer yapıyorlar hem para kazanıyorlar.
Örneğin, bu filmde George CLOONEY hem baş rol oyuncusu hem de uygulayıcı yapımcı.
BENJAMIN BUTTON'da film yapımcısı olan Anthony MINGHELLA, burada da var.
Sydey POLLACK film de oynuyor olsa da, filmin yapımcısı olarak, En iyi Film kategorisinde Oscar adayı oldu.
Projeye inandıktan sonra, "İyi, güzelmiş demekle kalmıyor, arka çıkıyorlar"…
Biz de böyle bir şeyi görmek, milyonda bir desem yeterli olur galiba.
Başka aklıma takılan ADJUSTED kelimesi. Filmin tanıtım cümlesi "THE TRUTH CAN BE ADJUSTED". Kendi çevirim ile "GERÇEK, YANILTILABİLİR". Diğer afişlerinde bu daha öne çıkıp, manşet gibi kullanıldı. Ayrıca telaşlı bir George CLOONEY, siyah beyaz takım ve beyazlamış saçlar (arka ense kısmı hala siyah ama) ile karizmanın tavanını yaparken, insanı merakta bırakıyor… Romantik-komedi diye alıyorsanız; almayın. Bu öyle bir film değil...
Bir de bu kez DVD'yi Türkçe seslendirme ile izledim. DVD'nin sonuna iki kere baktım ama Türkçe seslendirme sanatçılarını vermemiş. Michael CLAYTON'u seslendireni, ilk üç kelimden sonra rahatlıkla anladım; oynadığı rolle iticiliğin tavanını yapmış Tamer KARADAĞLI'ydı. Her konuştuğunda nefretle yutkunduğumdan, bir zaman sonra sesini umursamayıp, George'un yüzüne odaklandım. Tamer KARADAĞLI'ndan, artistik davranışları ve ukala kompleksli hallerinden dolayı hiç hazzetmem. Bahsettiğim karakteri de ses vurgusu ve tonu ile beğenildiğinden, sormayın gerisini… Ama filmin Türkçe seslendirmesi başarıldı.
Unuttuğum bir şey ise filmin kendisini adam eden başka güzelliği; müzikleri... James Newton Howard'ın filmin gerilimini arttıran ve sizi merakta bırakan şahane müzikleri. O da Oscar adayıydı çünkü...